“Yerli ve milli üretimi başarırsak kendimize güvenimiz artar, verimli üretimi başarırsak güçleniriz, büyürüz. Ve bunların sonucunda kendimizi başkalarının yönetimine bırakmadan rekabet edebiliriz, risk alabiliriz, riski yönetebiliriz. Bu bağlamda sanayicimiz endişelenmemeli daha çok çalışarak ülkemizdeki bu dönüşüm sürecinin bir parçası olmalıdır. Devlet olarak biz tüm enerjimiz ile sanayicimizin yanındayız “diye ifade eden Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı İstanbul İl Müdürü Yüksek Mimar Ümit ÜNAL ile güzel bir söyleşi gerçekleştirdik.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı İstanbul İl Müdürü Ümit ÜNAL’ı tanıyabilir miyiz?
1968 Sivas doğumluyum. Trakya Üniversitesi Mimarlık lisans, Sabahattin Zaim Üniversitesi Mimarlık ABD Yüksek Lisans mezunuyum. Sultanbeyli Belediyesi İmar Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar ve Planlama Müdürlüğü, İstanbul İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcılığı görevlerinin ardından 2017 yılından itibaren İstanbul Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü görevini yürütüyorum.
İstanbul, ülkemiz sanayisinde önemli bir yere sahiptir. İl Müdürlüğü olarak yaptığınız çalışmalar nelerdir?
Ülkemiz sanayi üretiminin üçte biri İstanbul’dan yapılmaktadır. Türkiye’nin en büyük sanayi, ticaret, ulaşım, reklam ve iktisadi kuruluşları İstanbul’dadır. Türkiye’nin en büyük 100 sanayi kuruluşunun 42’si ve en büyük 500 kuruluşun 250’si İstanbul’dadır. İlimizde sanayi sicil sistemine kayıtlı yaklaşık 32 bin işletme bulunmaktadır. İstanbul, 8 organize sanayi bölgesi ve 9 küçük sanayi sitesi ile ülke ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Bu anlamda İstanbul’un ülkemiz sanayisi için önemi ortadadır. Bu rakamlar İstanbul Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü olarak sorumluluğumuzun da büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Bakanlığımızın sorumluluk alanına giren tüm çalışmaları İlimiz özelinde hayata geçiriyoruz. Dünya konjonktürünün bizi bugün getirdiği noktada yüksek teknolojiye ve yerli üretime odaklanmış durumdayız. Bu öncelikler doğrultusunda politika üretme, uygulama süreçlerinde yol gösterme, teşvik etme ve finansal olarak destekleme aşamalarında Bakanlığımızın çalışmalarında tamamlayıcı rol üstleniyoruz. Ayrıca vatandaşlarımızın güvenli ürün kullanabilmeleri amacıyla İl Müdürlüğümüz denetçileri tarafından piyasa gözetim ve denetim çalışmaları yürütülmektedir. Ölçüler ve Ayar Birimimiz, ölçü aletlerinin ilk ve periyodik muayenelerini gerçekleştirirken, Sanayi Sicil Birimimiz tarafından da sanayicilerimiz için çeşitli muafiyet ve avantajlar sağlayan ve alınması kanunen zorunlu olan sanayi sicil belgesinin düzenlenmesine yönelik hizmet verilmektedir.
İstanbul’daki KOBİ’ler şehir içine dağılmış durumdadır. KOBİ’ler ile konuştuğumuzda OSB’lerde Kira ve Arazi konusunda sıkıntılar olduğu ifade edilmektedir. Bu Konuda bakanlığın bir eylem planı var. Yapılan çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Bakanlık ve İl Müdürlüğü olarak her zaman sanayicilerimizle işbirliği halindeyiz. Onların talepleri bizim için önemli. Sanayicilerin OSB’lerle ilgili bildirimleri de dikkate alınarak OSB Uygulama Yönetmeliği yenilendi ve Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Sayın Bakanımız Varank, sadeleştirilen ve kısaltılan bu yeni yönetmelik ile OSB’lerin daha yatırım dostu üretim alanları haline gelmesinin önünün açıldığını belirtti. Artık OSB arsa tahsis süreçleri hızlanacak, OSB’ler tahsis edilmemiş parsellere ilişkin bilgileri eksiksiz ve doğru bir şekilde herkesle paylaşacak. Spekülatif arsa tahsis ve satışlarının önüne geçilecek. Yatırımcıların arsa tahsis başvuruları 30 gün içinde sonuçlandırılacak. Yatırımcının reddedilmesi durumunda 15 gün içinde gerekçeli karar kendisine ve Bakanlığa bildirilecek. Yeni Yönetmelik ile gelen bu uygulamalar ile şikayetlerin önüne geçileceğini düşünüyoruz.
Devlet ile KOBİ’ler arasında iletişim sorunları oluyordu. Özellikle dışarıdan “KOSGEB Danışmanlığı” adı altında bir takım kişiler firmaları mağdur etti. Sayın bakanımızın KOBİ Rehberi ile ilgili açıklamaları oldu. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
Aslında yaşanan problem devlet ve KOBİ’ler arasındaki iletişimsizlikten kaynaklanmıyor. Sorun KOBİ’lerdeki nitelikli eleman eksikliğinden kaynaklanıyor. KOBİ’ler bu eksikliklerini giderebilmek için farklı mekanizmalara başvuruyordu. Bu sistem içinde doğru firmalara ya da isimlere ulaşabilen KOBİ’ler bulunmakla birlikte mağdur olanlar da mevcuttu. Onların mağduriyetini giderebilmek için KOBİ Rehberliği ve Teknik Danışmanlık Hizmetleri Hakkında Yönetmelik hazırlandı ve Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Böylece KOBİ’lerin proje hazırlama ve yürütme süreçlerine yardımcı olmak için eğitimli ve saha tecrübesi olan, alanında yetkin KOBİ rehberleri ve teknik danışmanlar hizmet verecek. Sistemin devreye girmesiyle birlikte ilk etapta 200 KOBİ rehberi ve 2 bin 400 Teknik Danışman alanda görev yapmaya başlayacak. Bu sistem KOBİ’lerin KOSGEB ile daha verimli paylaşım gerçekleştirmelerinin önünü açacak.
İmalat Sanayiinde ara eleman sıkıntısından bahsedilmektedir. Bu konuda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü olarak bir çalışmanız var mıdır?
Nitelikli insan kaynağı, ülkemizde KOBİ’lerin talepleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Dünya konjonktürüne uygun eğitim programlarının hazırlanarak sanayide ihtiyaç duyulan nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesi için kamu, özel sektör, üniversite ve sivil toplum işbirliği çok önemlidir. Bunu sağlayabilmek için Bakanlığımız, Milli Eğitim Bakanlığı, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası ve İstanbul Teknik Üniversitesinin katılımı ile 25 Ocak 2019 tarihinde Mesleki Eğitim İş Birliği Protokolü imzalandı. İş Birliği Protokolü, İstanbul’da mesleki ve teknik eğitim veren okullardaki eğitim programlarının sektörün çatı kuruluşları ve üniversiteler ile birlikte oluşturularak mezunların niteliğinin artırılmasını ve böylece nitelikli elman açığının giderilmesini amaçlıyor.
Bu protokolün dışında Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği çalışmaları kapsamında nitelikli ara eleman ihtiyacı her zaman çözüm aradığımız konular arasında ilk sıralarda yer alıyor. Dönemsel projeler ve eğitimlerle ihtiyacı karşılama yolunda adımlar atıyoruz.
Sanayi Bakanlığı olarak KOBİ’lere çok önemli teşvikler sunulmaktadır. Buna rağmen likidite sıkıntısı sürekli gündemde tutulmaktadır. Bunun nedeni ne olabilir?
KOBİ’ler Türkiye sanayisinin yüzde 99’unu oluşturuyor. Türkiye’deki işletmelerin yüzde 95’i ise aile şirketleri. Ve maalesef ülkemizdeki aile şirketlerinin ömrü ortalama 25 yıl. Küreselleşen dünyanın tetiklediği rekabet ortamı bu süreyi de kısaltacaktır. Bu ortamda çoğu aile işletmesi olan KOBİ’lerimizin varlıklarını koruyabilmek için, rekabet edebilmek için, hayatta kalabilmek için kurumsallaşmayı gerçekleştirebilmeleri gerekiyor. Aslında likidite sıkıntısının temelinde de kurumsallaşamama problemleri yatıyor. Ayrıca sanayicilerimizin ileriyi görebilmek için işletmelerine ait stratejik plan oluşturmaları gerekiyor. Bakanlığımız ve ilgili kuruluşları tarafından çok sayıda teşvik sunuluyor KOBİ’lere. Ancak bazı KOBİ’ler teşvikleri takip etmiyor, bazıları teşvik prosedürlerini takip etmek istemiyor, bazıları teşvik alsa da doğru biçimde kullanamıyor. Ama geçen yıllara göre sanayicimizin biraz daha bilinçlendi. Bundan sonraki süreçte teşviklerden daha verimli bir şekilde faydalanacaklarına inanıyorum.
Yerli üretimi ve son tüketiciyi koruma konusunda ciddi çalışmalarınız var. Kalitesiz ithal ürünlerin yurda girişi engellendi. 2018 yılında ne kadar ürün geri çevrildi?
Bakanlık olarak tüketiciyi koruma yolunda piyasa gözetim ve denetim çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Geçtiğimiz yıl Bakanlığımız Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü çatısı altında 21 bin 700 ürün grubuna uygunsuzluk verilmiştir. Bunun yanında Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olan Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından ithalat gruplarında uygunluk denetimleri gerçekleştirilmektedir.
TSE tarafından geçen yıl 36 bin 896 parça ürünün denetimi gerçekleştirilmiştir. Bu denetimlerde standart sınırına en çok takılan ürünlerin aydınlatma ürünleri olduğu dikkati çekmektedir.
2017 yılı Temmuz ayında başlanan bu denetimlerin başlangıcında uygunsuzluk oranı yüzde 40’iken bugün yüzde 4 civarındadır. Uygunsuz ithal ürünlerin artık tüketiciye ulaşamadığını söyleyebiliriz. Kamu tarafı olarak biz güvensiz ürünlerin takibini yapıyoruz ancak vatandaşlarımızın da ürün güvenliği konusunda bilinçli olmaları gerekiyor, belgesi olmayan ürünleri almamalarını öneriyoruz.
Milli Teknoloji, Güçlü Sanayi mottosu ile ciddi bir çalışma var. AR-GE ve ÜRGE büyük önem arz etmektedir. Gelinen noktada ne gibi çalışmalar var?
Milli Teknoloji, Güçlü Sanayi vizyonu bağlamında Türkiye’de yüksek teknolojiye dayanan, katma değeri yüksek yerli ve milli ürünlerin üretimine dair altyapının oluşturulması bağlamında 2017-2018 yıllarını çok aktif geçirdik. Kalkınma planlarımızın, yaptığımız kanunların ve düzenlemelerin özünde; teknoloji ve Ar-Ge’ye dayalı yatırımların artması, yerli ve milli üretimin desteklenmesi amaçlanmıştır. 2018 yılı sonunda TÜİK tarafından açıklanan rakamlar gelinen noktanın görülmesi açısından anlamlıdır. 2017 yılında Ar-Ge faaliyetlerinde tam zamanlı çalışan personel sayısı 153 bine ulaşmış durumdadır. Ayrıca ülkemizdeki Ar-Ge harcamaları yüzde 21 artmış ve 30 milyar Liraya yükselmiştir. TÜİK 2018 yılı rakamlarını açıkladığında durumun çok daha iyiye gittiğini göreceğiz hep birlikte. 61 Teknoloji Geliştirme Bölgesi aktif bir şekilde çalışmalarına devam etmektedir. İlimizde 6’sı aktif olmak üzere 11 TGB bulunmaktadır. Türkiye’deki Ar-Ge merkezlerinin sayısı 1082’ye, Tasarım Merkezlerinin sayısı ise 321’e ulaşmış durumdadır. İstanbul ili 389 Ar-Ge merkezi ve 149 tasarım merkezi ile ilk sırada yer almaktadır. Bu gelişimi sağlayabilmek için teşvik programları uygulandı, firmalar ziyaret edildi, eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yapıldı, başarılı uygulama örneklerine dair toplantılar düzenlendi, kamu-üniversite-sanayi işbirliği çalışmalarına ağırlık verildi… Kısacası hedefe ulaşma yolunda çok çaba harcandı. 2019 yılı da benzer çalışmaların sürdürüleceği bir yıl olacak. Ürünün Ar-Ge’sinden başlayıp ticarileşmesine kadar varan tüm süreçleri destekleyerek bütünsel bir yaklaşımla vizyonumuz doğrultusunda büyüme sürecini hızlandıracağız.
Dünya Endüstri 5.0’a geçmek üzeredir. Biz şu anda Endüstri 4.0 üzerine konuşuyoruz. Sanayiciler ile yaptığınız işbirlikleri nelerdir?
Biz Sanayi 4.0’a ulaşmaya çalışırken bir yandan da pasifikte sanayi 5.0 (süper akıllı toplum)’a ilişkin çalışmaların yürütüldüğünü görüyoruz. Bu yeni modelde insanların makine ve robotlarla ilişkisinin en verimli biçimde sağlanması planlanıyor. Dolayısı ile dijitalleşmenin ve robotların etkisi demografik, ekonomik, etik ve sosyolojik yönlerden değerlendiriliyor. Nesnelerin internetinden insanlarla robotların ilişkisini düzenleyen yeni bir döneme geçiliyor. Ülke olarak bu geçişi sağlayabilmek için tüm taraflar olarak daha çok çalışmamız gerekiyor. Bu bir bilinç değişimini gerektiriyor. Dolayısıyla bu dönüşüm sürecinde sadece sanayicilerle işbirliği yapmamız yetersiz kalır. Ülkemizde yediden yetmişe herkesin bu değişime hazır olması gerekiyor. Geçtiğimiz yıl İstanbul’da düzenlenen Teknofest hepimiz için umut verici. Katılımcılara baktığımızda öğrenciler, mühendisler, ev hanımları, çocuklar ve hatta dedeler vardı. Bu ruhun canlı tutulması ve gerekli destek mekanizmalarının sağlanması ülkemiz için bu dönüşümü hayal olmaktan çıkaracaktır. Artık okullarımızda okul öncesi gruplardan itibaren kodlama dersleri veriliyor. Teknoloji konusunda bizden daha yetkin bir nesil büyüyor. Bu anlamda Türkiye’nin genç nüfus dinamiğini de işin içine kattığımızda ülkemizin bu süreçten büyüyerek çıkacağına yürekten inanıyorum.
Firmalarımızın özellikle yurtdışında düzenlenen prestijli fuar ve etkinliklerde algıyı tam olarak yönetemediklerini görüyoruz. Devlet olarak kritik sektörler için tanıtım konusunda faaliyetleriniz var mıdır?
Kanaatimce sektörlerine dair algıyı yönetebilen çok başarılı işletmelerimiz var. Dolayısıyla bütün işletmeleri aynı kefeye koymak haksızlık olacaktır.
Politika ve uygulamalarda yol gösterici olarak Bakanlığımız da ülkeler arası işbirliği faaliyetleri yürütmektedir. Türkiye’nin ihracat rakamlarında Almanya, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere, Fransa ve İtalya ilk sıralarda yer almaktadır. Bakanlıklar düzeyinde ülkelerarası ticaretin geliştirilmesi yönünde çalışmalar sürdürülmektedir. Ancak İl Müdürlüğü olarak biz de Sudan, Bangladeş ve Suudi Arabistan yetkilileri ile birebir ilişkiler kuruyoruz. Örneğin iki ülke ilişkilerinin güçlendirilmesi adına Bakanlığımızın bilgisi dahilinde 2019 yılı için Suudi Arabistan ile ortak bir fuar ve sanayi zirvesi organize etmeyi planlıyoruz.
2019 Yılı için ne söylemek istersiniz? Özellikle Ticari savaşların ülkemize etkisi ne olacaktır? Yaşananları artıya çevirmek mümkün müdür. Firmalarımıza ne tavsiye edersiniz.
Dünyanın “Küresel bir köy” olarak tanımlandığı bir dönemde ülkeler ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda birbirlerine bağlı bir hayat sürmektedir. Bu ortamda elbette artık ülkeler içine kapalı bir şekilde hayatlarını sürdüremezler. Bu girift ilişkilerin olumlu ve olumsuz pek çok sonucu bulunmaktadır. Bir yandan sanayicimiz farklı pazarlara ulaşabilmekte bir yandan da farklı ülkelerdeki krizlerden etkilenmektedir. Bunun önüne geçemeyiz. Ancak biz bireysel olarak, işletmeler olarak ve ülke yönetimi olarak gerekli tedbirleri alırsak kendimizi korumayı ve krizleri fırsata çevirmeyi başarabiliriz. Yerli ve milli üretimi başarırsak kendimize güvenimiz artar, verimli üretimi başarırsak güçleniriz, büyürüz. Ve bunların sonucunda kendimizi başkalarının yönetimine bırakmadan rekabet edebiliriz, risk alabiliriz, riski yönetebiliriz. Bu bağlamda sanayicimiz endişelenmemeli daha çok çalışarak ülkemizdeki bu dönüşüm sürecinin bir parçası olmalıdır.